Zeynep! En yakın arkadaşım, beni en savunmasız anımda arkamdan bıçaklamıştı. Eşim ve Zeynep, birbirlerine sevgi dolu gözlerle bakıyorlardı; sanki bu an, senelardır bekledikleri bir anmış gibi görünüyordu. İçimde bir şeylerin kırıldığını hissettim. Zeynep’in gülümsemesi, bütün dostluğumuzun üzerine bir gölge gibi düştü. Kalbim süratle çarpıyor, soluk almakta zorlanıyordum. O an yaşadığım dehşeti tanım edemezdim. Kendimi taksinin arka koltuğunda buldum, gözlerimden yaşlar süzülüyordu. “Neden?” diye haykırmak istedim ama sesim boğazımda düğümlenmişti. İçimdeki öfke, kırgınlık ve çaresizlik, bütün bedenimi sarmıştı. Daha çok orada kalmak istemedim. “Beni evime götür,” dedim taksiciye. Evin kapısını açtığımda, sanki dünyam yıkılmış gibiydi. Bu acıyı kabul etmek zorundaydım; ama nasıl? Eşimle Zeynep’in yüzü, gözlerimdeki karanlıkta devamlı dans ediyordu. Bu ihanetin altından kalkmalıydım; hem şahsım hem de çocuklarım amacıyla… Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.