Bu yaşadıkların gerçekten çok zor ve acı verici. Anladığım kadarıyla, eşinle eltinin arasındaki ilişki seni giderek daha fazla rahatsız etmiş ve bu durum, aranızdaki güveni sarsmış. O an telefonu alıp mesajı açman, seni bir şüphenin ya da endişenin içine itmiş olmalı. Eğer istersen, bu konuda seni daha fazla dinleyebilirim veya bir çözüm yolu bulma konusunda konuşabiliriz. Her şeyden önce, bu durumlarla başa çıkmak için içtenlikle paylaşımda bulunman çok önemli, yalnız hissetmemelisin. Bu tür olaylar insanı derinden sarsabiliyor. Eğer istersen, o mesajı açtığında ne bulduğunu ve sonrasında nasıl hissettiğini anlatabilirsin. Bu yaşananların seni nasıl etkilediğini ve belki de ne yapmayı düşündüğünü paylaşmak, biraz olsun hafifletebilir. Duyguların çok karmaşık olabilir, ama burada seni dinlemek ve destek olmak için varım. Mesajı açtığımda eşimden gelmişti. “Yarın ne yapıyorsun? Hakan da evde yok, bir yerde buluşalım” yazıyordu. Gözlerime inanamadım, elim titremeye başladı, kalbim deli gibi çarpıyordu. O an dünya başıma yıkılmış gibiydi. Eltim de tuvaletten döndü, ne yapacağımı bilemedim. Telefonu hemen yerine koydum ama kendimi çok zor toparladım. O gün ne yemek yapabildim ne de insanlarla normal bir şekilde konuşabildim. Kafamda bin bir düşünce vardı; her şey bana yalan mıydı? Eltim ve eşim arasında neler oluyordu?Akşam eşim eve geldiğinde onu görmek bile içimi acıttı ama yüzüne bir şey belli etmedim. İçimde fırtınalar kopuyordu, ama nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum. Ne yapmam gerektiği konusunda çaresizdim. Gerçeği öğrenmek için yüzleşmeli miydim, yoksa sabredip başka bir çözüm yolu mu bulmalıydım? O akşam boyunca içimdeki fırtınalar dinmedi. Eşime bakarken, gözlerinde bir şeyler arıyordum, ama sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Ben ise içten içe yıkılmıştım. Yüzleşmek istiyordum ama ya yanılıyorsam, ya yanlış anladıysam diye düşündüm. Ya da daha kötüsü, doğruysa, bu evliliği nasıl sürdürecektim? Gece boyunca uyuyamadım, sürekli düşündüm. Eşimin o mesajı atmış olması, aralarında bir şeylerin olduğunu gösteriyordu ama her şeyin ne kadar ileri gittiğini bilmiyordum. İçimde büyük bir öfke, kırgınlık ve ihanet duygusu vardı. Sabah olduğunda içimdeki bu duygularla nasıl baş edeceğimi bilemiyordum. Sonunda dayanamadım. Eşime bir kahvaltı hazırladım, her şeyin normalmiş gibi görünmesini istedim. Sonra gözlerinin içine bakarak “Bizim aramızda bir sorun mu var?” diye sordum. Şaşırdı. Ne demek istediğimi anlamaz gibi yaptı. “Son zamanlarda bana soğuk davrandığını hissediyorum. Yoksa başka biri mi var?” dedim. Gözleri bir an kaçtı, sonra bana sert bir ifadeyle baktı: “Ne saçmalıyorsun? Sen kafanda kuruyorsun yine!” dedi. Ama ben artık o mesajı bildiğimi, her şeyi anladığımı ona söylemeye karar verdim. “Eltine attığın mesajı gördüm,” dedim. O an yüzündeki ifadeyi asla unutamam. Rengi soldu, konuşamadı.HİKAYE 2 – Apartmanda Bir Yaşam
Güneşin ilk ışınları, apartmanın camlarından sızarak, uykulu gözlerini aralamama neden oldu. Pencereden dışarı baktığımda, her zamanki gibi hareketli bir günün başladığını gördüm. Arabalar yollarda hızla ilerliyor, insanlar işlerine koşturuyordu. Ama benim için asıl hareketlilik, yaşadığım apartmanın içinde başlıyordu.Dairem, apartmanın üçüncü katındaydı ve tam karşımda, Ayşe Teyze’nin dairesi bulunuyordu. Ayşe Teyze, emekli bir öğretmen, yalnız yaşıyordu. Sabahları erkenden kalkar, kahvesini içerken gazetesini okur, balkonda çiçekleriyle ilgilenirdi. Onunla balkonda karşılaşıp sohbet etmek, güne güzel bir başlangıç yapmamı sağlardı.Yan dairemde ise genç bir çift, Ali ve Elif yaşıyorlardı. İkisi de çalışıyordu ve genellikle akşamları evde olurlardı. Onlardan gelen müzik sesleri, bazen ders çalışırken beni rahatsız etse de, gençliklerinin enerjisi beni de etkiliyordu.Bir üst katta, apartman yöneticisi Mehmet Bey’in dairesi vardı. Mehmet Bey, emekli bir askerdi ve apartmanın düzenini sağlamak konusunda çok titizdi. Her ay düzenli olarak aidatları toplar, apartmanın bakım işleriyle ilgilenirdi. Onunla konuşmak, apartmanla ilgili sorunları çözmek için önemliydi.Apartmanın zemin katında ise bir bakkal dükkanı bulunuyordu. Bakkal Mustafa, sabahın erken saatlerinden gece geç saatlere kadar dükkanını açık tutardı. Onunla alışveriş yaparken sohbet etmek, mahalle hakkında bilgi almak için iyi bir fırsattı.Bu apartman, benim için sadece bir yaşam alanı değil, aynı zamanda bir topluluktu. Komşularımla kurduğum ilişkiler, hayatımı zenginleştiriyordu. Onlarla birlikte güler, birlikte üzülürdük. Birbirimize destek olur, zor zamanlarımızda yan yana dururduk.Bir gün, apartmanda büyük bir telaş yaşandı. Ayşe Teyze’nin dairesinden dumanlar yükseliyordu. Hemen kapıya koştum ve diğer komşularla birlikte içeri girdik. Ayşe Teyze, mutfakta yemek yaparken ocağı unutmuştu. Neyse ki, yangın büyümeden kontrol altına alındı. O gün, komşularımızın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım.Başka bir gün, Ali ve Elif’in evinden gelen müzik sesleri yine yükseliyordu. Bu sefer, ders çalışmamı engellemiyordu. Aksine, beni motive ediyordu. Çünkü o müziklerde, gençliğin, aşkın ve hayatın coşkusu vardı.Apartmanda yaşanan her olay, aslında hayatın ta kendisiydi. Komşularımızla birlikte yaşadığımız bu küçük dünya, benim için çok değerliydi. Onlar olmadan, hayatım eksik kalırdı.HİKAYE 3 – Sır Dolu KomşuYeni bir apartmana taşınmanın heyecanı her zaman farklıdır. Ben de iş yerime daha yakın olduğu için şehrin merkezindeki eski ama güzel bir apartmanda daire kiralamıştım. Bina, bahçesinde yıllanmış ağaçları, geniş merdiven boşlukları ve yüksek tavanlarıyla nostaljik bir havaya sahipti. Ancak, apartmana taşındığım ilk gün, burada benden önce çok şey yaşandığını hissetmiştim.Komşularımla henüz tanışmamıştım. İlk birkaç hafta sadece apartmanda karşılaştığımda başlarını hafifçe sallayan, kısa selamlarla geçen insanlarla göz göze gelmekle yetindim. Ama en çok dikkatimi çeken şey, yan dairemde oturan ve neredeyse hiç dışarı çıkmayan yaşlı adam oldu. Günlerce kapısını açık görmedim, apartmanda diğer komşularla sohbet ettiğine şahit olmadım. Bazen geceleri onun dairesinden garip sesler geliyordu; sanki bir şeyler düşüyor ya da mobilyalar yer değiştiriyordu.Bir gün market dönüşü apartman kapısında onu gördüm. Üzerinde eski püskü bir hırka, elinde tahta bir baston vardı. Bana kısa bir bakış attıktan sonra yavaşça kapısını açıp içeri girdi. Selam vermek için fırsat kolladım ama öyle hızlı davranmıştı ki yalnızca arkasından bakakaldım. Komşulardan biri merakımı fark etmiş olmalı ki yanıma yaklaşıp fısıldayarak konuştu:— “Ona pek yaklaşma, tuhaf biridir.”Şaşırmıştım. Sessiz, içine kapanık biri olabilirdi ama bu kadar şüphe uyandıracak ne yapmış olabilirdi ki?Ertesi gece, yine yan daireden gelen seslerle uyandım. Sanki biri yerde bir şeyler sürüklüyor, bazen de derin nefes alışverişleri duyuluyordu. Birkaç dakika kulak kabarttım ama cesaretimi toplayıp kapıyı çalmaya karar verdim. Hafifçe vurdum, ama kapı açılmadı. Tam geri dönecekken içeriden boğuk bir ses duydum:— “Git buradan.”İçim ürpermişti. Sabah apartmanda karşılaştığım komşulara, yaşlı adam hakkında bir şeyler sormaya karar verdim. Kimileri onun yıllardır burada yaşadığını, kimileri ise eşini kaybettikten sonra içine kapandığını söyledi. Ama en ilginç olanı, kimsenin onun dairesine girip çıktığını görmemiş olmasıydı.Bir akşam, apartmanda elektrikler kesildi. Şehirde yaşanan genel bir kesinti olduğu söyleniyordu. Mum ışığında otururken, yan daireden bir kez daha sesler gelmeye başladı. Ama bu sefer daha farklıydı; bir hışırtı, bir kâğıt buruşturma sesi, ardından bir hıçkırık…Dayanamadım, bir kez daha kapısını çaldım. Bekledim… Ve nihayet kapı aralandı. İlk defa yüzünü net görebiliyordum. Gözleri yaşlıydı, ama içinde anlatılamayan bir hüzün vardı. Kısık bir sesle konuştu:— “Kimseye zarar vermem, ama yalnız kalmak istiyorum.”Ne diyeceğimi bilemedim. Ama hissettiklerim, onun sadece yalnız bir adam olduğu yönündeydi. Başkaları onu garip bulsa da, içinde derin bir hikâye barındırdığı açıktı. O günden sonra kapısına çiçek bıraktım, bazen bir tabak yemek götürdüm. Başta kabul etmese de, sonrasında teşekkür eder gibi başını sallıyordu.Aylar geçtikçe, zaman zaman kapısını açtığında gülümsemeye başladı. Bazen kısa sohbetler ettik, bazen de yalnızca yan yana durduk. Ama en azından artık yan dairede kimin yaşadığını, onun yalnız biri olmadığını biliyordum.Bir gün apartmana döndüğümde kapısının açık olduğunu gördüm. İçeri bakmak için seslendim ama yanıt alamadım. Endişeyle içeri girdim. Odanın köşesinde eski bir sandık vardı. Üzerinde solmuş fotoğraflar, sararmış mektuplar duruyordu. Ve hepsinin ortak noktası, bir kadının fotoğraflarıydı…Yan dairede yalnızca bir yaşlı adam değil, geçmişini yanında taşıyan bir insan yaşıyordu. Ve belki de uzun yıllardır ilk kez birisi onun hikâyesini gerçekten dinlemeye hazırdı.