enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
35,4856
EURO
36,4774
ALTIN
3.091,70
BIST
9.977,94
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
10°C
İstanbul
10°C
Az Bulutlu
Pazartesi Çok Bulutlu
10°C
Salı Çok Bulutlu
11°C
Çarşamba Az Bulutlu
12°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
13°C

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Benim yaşadığım olayı dünyada hickimse yaşamamıştır


Beni götürdüğü yer meğerse onun diğer bir ailesinin bulunduğu bir evmiş. Kapı açıldığında hayatım vakitsince unutamayacağım bir sahneyle karşılaştım. Karşımda bir bayan duruyordu, kucağında bir bebek vardı ve beraberinde bir de üç yaşlarında bir çocuk. Kadın şaşkınlıkla bizi süzüyordu. Ben ise resmen donup kalmıştım. “Hoş geldiniz,” dedi bayan, belli ki zoraki bir nezaketle. Gözleri kocasının beraberinde bir yabancı bayan görmenin acısını gizlemeye çalışıyordu. Ama o gözlerdeki kırıklığı görmek zor değildi. Benim şaşkınlığım ve sessizliğim devam ederken, eşim dediğim adam, hiçbir şey olmamış gibi bayana dönüp, “Bu hanım benim eşim,” dedi. Bu cümleyle eş güdümlü içimde bir deprem koptu. “Eşim mi?” diye düşündüm. “Ben esasen eşiyim, peki bu bayan kim?” Gözlerim dolmuştu ama ağlamamak amacıyla kendimi zor tuttum. Kadın da belli ki her şeyin farkındaydı, ama bir şey demedi. Benim gibi o da bu adamın kararlarına boyun eğmişti. Sessiz bir kabullenme vardı yüzünde. Oturmamız amacıyla yer gösterdi. Ayakta duracak halim yoktu, ama oturmak da istemiyordum. Yine de kendimi bir kanepeye bıraktım. Adam hiçbir şey yokmuş gibi çocuklarıyla ilgilenmeye başladı. Oğlunu kucağına alıp onunla oyun oynuyordu, sanki bana gösteriş yapar gibi. “Bu bayana ne diyeceksin? Beni buraya namacıyla getirdin?” diye bağırmak istedim, ama sesim çıkmadı. Bir vakit sonra dayanamadım ve fısıldayarak sordum: “Bu bayan kim?” Adam bana dönüp, soğukkanlı bir şekilde, “Bu benim diğer karım,” dedi. “O da benim eşim. Çocuklarımın annesi. Bundan sonra birbirinizi tanıyacak, iyi geçineceksiniz. İkiniz de benim karımsınız.” Duyduklarım karşısında beynimden vurulmuşa döndüm. Hayatım vakitsince yaşadığım en büyük şoktu. Ailemi karşıma almış, her şeyimi geride bırakmış, sevdiğim adama güvenerek bir yola çıkmıştım. Ama karşıma çıkan manzara, bir kâbustan farksızdı. “Sen… Bunu bana nasıl yaparsın?!” diye haykırdım. Artık kendimi tutamıyordum. Gözyaşlarım yanağımdan süzülüyordu. “Beni kandırdın, bana yalan söyledin!” Adam ise hiç istifini bozmadan, “Bu bizim geleneğimiz,” dedi. “Ben seni seviyorum. Ama onu da seviyorum. Ve hepiniz benim ailemsiniz. Bunu kabul etmek zorundasın.” Kadın sessiz sedasız bizi izliyordu. Yüzünde acı dolu bir ifade vardı. Ama o da belli ki bu hale alışmıştı. İçimden bir ses onun da bir vakitler benim gibi kandırılmış bulunduğunu söylüyordu. Belki o da hayallerle bu adama bağlanmış, sonra gerçeklerle yüzleşmişti. Birkaç saat orada oturdum. Hiçbir şey anlamıyor, hiçbir şey hissedemiyordum. Bu adamı hâlâ seviyor muydum? Yoksa yalnızca bağımlılık mıydı? Beni bu kadar aşağılayan bir adamı affedebilir miydim? Sonunda eve döndük. Yol vakitsince tek sözcük etmedim. Adam da sessizdi, belli ki benim ne yapacağımı merak ediyordu. Eve geldiğimizde odama kapandım. Uzun vakit düşündüm. Ailemi karşıma alıp bu adam amacıyla her şeyimi bırakmıştım. Şimdi onlara dönmek, bütün bu olanları anlatmak zorundaydım. Ama bir yandan da bebeğim vardı. Kendi kanımdan bir canlıyı bu adamın ailesinden uzak büyütmek istiyordum. Gecenin bir yarısı kalktım ve ailemi aradım. Annemin sesi telefonda titriyordu. “Ne oldu kızım, iyi misin?” diye sordu. Her şeyi anlattım. Ağlayarak, hıçkırarak… Annem ağlayarak, “Hemen dön buraya. Seni ve torunumuzu burada bağrımıza basarız. Bırak o adamı, dön evine,” dedi. Ertesi sabah kararlı bir şekilde evi terk ettim. Bir taksiye bindim ve annemin evine doğru yola çıktım. Bu vakitçte ne kadar zorlanacağımı biliyordum, ama bundan sonra kendime bir söz vermiştim: Asla kimsenin beni bu kadar değersiz hissettirmesine izin vermeyeceğim. Yıllar geçti. Çocuğumu kendi başıma büyütbütün. İlk başlarda zor oldu, ama sonra hayatım düzene girdi. Kendi ayaklarımın üstünde durmayı öğrendim. Geçmişte yaşadığım o acı, beni daha kuvvetli bir bayan yaptı. Şimdi geriye dönüp baktığımda, her şeyin bir ders bulunduğunu görüyorum. Ve biliyorum ki, insanın en büyük kuvveti kendi içersinde saklıdır. Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.