İstanbul ve çevresi için 7.0 büyüklüğünde deprem uyarısı!Marmara Bölgesi’nde son dönemde artan küçük ölçekli depremler, bölgede büyük bir tehlikenin yaklaşıyor olabileceğini gösteriyor. AFAD ve Kandilli Rasathanesi’nin verilerine göre, bölgedeki sismik hareketlilik dikkatle izleniyor ve uzmanlar, Marmara’nın altındaki fay hatlarının tehlikeli bir noktaya geldiğini belirtiyor. Jeofizik Mühendisi ve Deprem Bilimci Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, bölgeye yönelik önemli uyarılarda bulunarak, “Marmara Depremi” olasılığının ciddi boyutlara ulaşabileceği konusunda toplumun bilinçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.Marmara Depremi ve Olası Etkileri
Prof. Dr. Eyidoğan, Marmara Denizi’nde gerçekleşebilecek bir depremin yalnızca İstanbul’u değil, tüm Marmara Bölgesi’ni etkileyebileceği uyarısında bulundu. İstanbul başta olmak üzere, Tekirdağ, Kocaeli, Yalova, Bursa, Balıkesir ve Çanakkale gibi illerin büyük bir risk altında olduğunu belirtti. Uzmanlar, Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara Denizi’nde bir deprem üretme potansiyeline sahip olduğunu ve böyle bir sismik olayın çok büyük yıkımlara yol açabileceğini ifade ediyor.Prof. Dr. Eyidoğan, “Marmara Denizi’nde meydana gelebilecek 7.0 ve üzeri bir depremde, bölge genelindeki 11 il büyük bir şekilde etkilenecek. Bu sadece İstanbul için değil, bütün Marmara Bölgesi için ciddi bir tehdit oluşturuyor” dedi. Marmara Bölgesi’nin nüfus yoğunluğunun ve ekonomik gücünün çok büyük olduğunu da belirten Eyidoğan, böyle bir afetin sadece yaşam kaybı değil, aynı zamanda ülkenin ekonomik yapısına da büyük zarar verebileceği konusunda uyarılarda bulundu.Bir ‘İstanbul Depremi’ Değil, Bir ‘Marmara Depremi’
Çoğu zaman İstanbul merkezli konuşulan deprem tehlikesi, aslında Marmara Bölgesi’nin tamamını ilgilendiriyor. Prof. Dr. Eyidoğan, İstanbul’daki olası bir depremden etkilenecek illerin yalnızca çevre iller değil, bölgedeki tüm yerleşim alanlarını kapsayacak şekilde geniş bir coğrafyaya yayılacağına dikkat çekti. “Bu bir Marmara Depremi olarak ele alınmalı” diyen Eyidoğan, “İstanbul ne kadar etkilenecekse, Tekirdağ, Kocaeli, Yalova, Bursa, Balıkesir ve Çanakkale gibi iller de aynı oranda etkilenecek” şeklinde açıklama yaptı.Marmara Bölgesi, Türkiye’nin en yoğun nüfuslu ve ekonomik olarak en önemli bölgesidir. Yaklaşık 30 milyon insanın yaşadığı bu coğrafyada, bir deprem çok daha büyük bir felakete yol açabilir. Bölgede yaşanan her büyük deprem, yalnızca binaları değil, insanların hayatlarını, sağlıklarını, ekonomilerini ve hatta ulusal güvenliği tehdit eden boyutlara ulaşabilir.Afet Riski ve Hazırlık: Farkındalık ve Eğitim İhtiyacı
Prof. Dr. Eyidoğan, olası bir depremle başa çıkabilmek için sadece sismik hareketleri izlemekle kalınmaması gerektiğine, afetlere karşı toplumun her seviyede hazırlıklı olması gerektiğine dikkat çekti. “Deprem hazırlığı, sadece sismik olayları takip etmekle sınırlı kalmamalıdır” diyen Eyidoğan, bütün kamu kurumlarının, belediyelerin ve üniversitelerin bu konuda daha aktif bir şekilde çalışması gerektiğini vurguladı.Afet risklerinin azaltılması ve halkın bilinçlendirilmesi için eğitim sisteminin her kademesinde farkındalık oluşturulması gerektiğine de değindi. Eyidoğan, “İlkokuldan üniversiteye kadar her seviyede eğitimde afet farkındalığı artırılmalıdır. İnsanlar deprem gibi doğal afetlere karşı nasıl davranmaları gerektiğini bilmelidir. Bu sayede toplum temelli bir afet riski yönetimi oluşturulabilir” dedi.Yerel yönetimlerin, mülki amirliklerin ve üniversitelerin birlikte çalışarak toplumda büyük bir farkındalık yaratmaları gerektiğine işaret eden Eyidoğan, “Afetlere karşı hazırlıklı olmak, yalnızca bilgilendirme yapmakla sınırlı kalmamalı, aynı zamanda toplumun tüm katmanlarının bu konuda ortak bir çaba içinde olması sağlanmalıdır. Farkındalık çalışmaları ve eğitimin her aşamada devam etmesi çok önemlidir” ifadelerini kullandı.Büyük Felaketlere Karşı Kültürel Bir Hazırlık Yapılmalı
Prof. Dr. Eyidoğan, afetlere karşı topyekün bir hazırlığın ancak toplumsal kültürel bir değişimle mümkün olabileceğini belirtti. “Deprem gibi felaketler, sadece anlık yıkımlarla kalmaz, uzun vadede toplumsal düzeni de etkiler. Toplumun tüm bireylerinin bu felaketler karşısında nasıl hareket edeceklerini bilmesi ve buna göre davranabilmesi için yıllarca süren bir eğitim süreci gereklidir. Bu tür felaketlerle başa çıkabilmek, bir kamu politikası meselesi olduğu kadar, aynı zamanda kültürel bir sorundur” dedi.Marmara Bölgesi’nde olası bir büyük depremin getireceği riskleri en aza indirmek için toplumsal bilinç ve hazırlık düzeyinin artırılması gerektiği aşikardır. Ancak bu noktada, sadece yerel yönetimlerin değil, her bireyin ve her kurumun üzerine düşeni yapması, afet öncesi ve sonrası yaşamın sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşımaktadır.Sonuç: Toplumsal Hazırlık ve Birlikte Hareket Etme Zamanı
Olası bir Marmara depremi, Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam ediyor. Prof. Dr. Haluk Eyidoğan’ın uyarıları, bu felakete karşı yapılacak hazırlıkların ne kadar kritik olduğunu gösteriyor. Ancak bu hazırlıklar, sadece yerel yönetimlerin ve bilim insanlarının çabalarıyla sınırlı kalmamalı, her birey ve her kurum bu büyük tehlikeye karşı bir araya gelerek, olası afetin etkilerini en aza indirmek için el birliğiyle çalışmalıdır.Marmara Bölgesi’nin deprem riski, sadece İstanbul’u değil, bölgedeki tüm illeri tehdit eden büyük bir felakettir. Bu yüzden, “İstanbul Depremi” gibi dar bir perspektiften bakmak yerine, bu tehlikeyi bir Marmara Depremi olarak görmek ve hazırlıklarımızı buna göre yapmak, hepimizin ortak sorumluluğudur.