Her sabah evden çıkıp markete gittim. Bir sabah uyandığımda, fırından yarı fiyatına aldığım bir parça bayat ekmeği kesip yanına üst malzeme olarak 10’a yakın küçük parça peynir ve zeytin koydum – 1 yaşındaki oğlum Weisel, uyandım. . Bir an bana baktı. Uzun süre yamalı eteğimi ve çok eski hırkamı aradı. Önlüklerinde beş lirayla kapıdan çıkarken şöyle dedi: “Lütfen bana parayı verme anne.” Lütfen kendinizi toparlayın, eteğiniz ve hırkanız çok eski. Ayrıca sen kendin bir şey almıyorsun da, elindeki parayı bize mi veriyorsun? Bunu duyduğunda yanaklarından yaşlar süzüldü ve oğlunun bunu görmesini istemedi. Ve biraz sinirlenmiş gibi davranarak şöyle dedi: “Şimdi, çok fazla konuşma. Anneler çocuklarını çok severler. Bu yüzden çocuklarımızın en iyisini giymesini istiyoruz. Şimdi kardeşini uyandır ve kahvaltı yap. ”O halde şimdi okula git” dedim. Markete giderken oğlumun söyledikleri aklıma geldi ve ağlamayı bırakamadım. Ama haklıydı. Yeni kıyafet almayalı yaklaşık 6-7 yıl oldu. Düzeltilen eteğime baktım. Sonra satmak için pazara getirdiğim sebzelere sımsıkı sarıldım… Ertesi gün sabah erkenden Veisel kucağıma sarıldı. – “Arkadaşlarım kızarmış ekmek ve meyve suyu yerken gözlerimi onlardan alamıyorum. ‘Bana biraz daha para ver anne?’ dediğinde kalbim kırılıyor ve artık param yok.” , dedim üzülerek. Veisel sessizce başını eğdi ve kahvaltı yapabilmek için kardeşini uyandırmaya gitti… Yaklaşık bir hafta sonra küçük kızım Salih kulağıma eğildi ve şöyle dedi: “Küçük kardeşim okula gelmiyor anne.” Evden çıktıktan sonra beni kapıdan içeri aldı. Okula girdiğimde, okuldan çıktığımda geç gelip beni evime götürüyor. Ve tekrar geri geliyor… “Bunu bir haftadır yapıyorsun…” dediğinde öfkelendim. Sinirlendi ve dışarıda oynayan Veysel’in yanına gitti. Kulaklarını çekip öyle yüksek sesle bağırmaya başladım ki çocuk korku ve acıdan ağlamaya başladı. “Sana kitap okuyacağım ve erkek olmaya çalışacağım.” Okuldan mı kaçıyorsun?